17 Eylül 2014 Çarşamba

Engelli parkur oyunu

Tufan Ergüder'in köşe yazısıdır

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, 12 Eylül cuma günü Ankara’yı ziyaret etti. Bu ziyaret, Obama’nın IŞİD’e karşı yürütülecek operasyonda Türkiye’nin daha fazla aksiyonun içinde yer alması beklentisi içinde olduğunu Türk makamlarına iletmek içindi. Gelen haberlere göre Türk tarafı görüşmelerde beklentilere karşı isteksiz kaldı. Başta Sn. Cumhurbaşkanı olmak üzere Türk Hükümeti işi ağırdan alıyor. Çünkü doğabilecek sonuçlarla ilgili çekinceleri var. Ankara’dan İnsani yardımdan daha ileri bir açıklama yapılmadı henüz.

Ancak ABD, bu kez Türkiye’nin sınırlı destek taahhüdüyle yetinecek gibi görünmüyor. Washington istediğini elde edemeyince, ziyaretin ertesi günü Amerikan medyası Türkiye hakkındaki iddialarla hareketlendi.  Önce Wall Street Journal’ın internet sitesinde ”Türkiye artık ABD’nin müttefiki değil” başlıklı ağır sayılabilecek bir haber yayımlandı. WSJ editörlerince hazırlanan haberde Ankara’nın Türkiye’deki hava üslerinden IŞİD’e hava saldırısına müsaade etmeyeceği belirtiliyor. Haber ABD’nin İncirlik’ten vazgeçerek Kuzey Irak’ta yeni bir hava üssü tesis etmesinin zamanının geldiği vurgusuyla bitiriliyor. Yani nerden bakarsanız bakın Amerika’yla ilişkiler açısından sonbaharda hararet düşmeyecek gibi duruyor.

Aynı gün ilerliyen saatlerde bu kez New York Times’ın internet sitesinde yayımlanan bir başka yazıda ”aralarında bürokratların da bulunduğu bazı elit Türklerin IŞİD’le ortak petrol kaçakçılığı yaptıkları” iddialarına yer verildi. ABD resmi makamlarınca araştırıldığı belirtilen iddiaların arkasında Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi kıdemli uzmanlarından Juan Zarate var. Zarate, Türkiye’nin IŞİD’in maddi konuda bitirilmesine yanaşmamasının sebebinin petrol kaçakçılığından elde edilen önemli miktarlarda paraların olduğunu iddia ediyor.

Türkiye’yi yoğun bir IŞİD ve PKK gündemi bekliyor. Batılı ülkeler, Türkiye’yle ilgili daha yeni iddiaları da dünya kamuoyuyla paylaşacağa benziyor. Erdoğan’ın bugüne kadar izlediği politikalar Ülke için aşılması güç engeller oluşturdu. Hatta mevcut politikalarla yolun sonuna gelindi demek daha uygun olacak. Çünkü IŞİD ve PKK bir tahtırevanın iki ucu gibi. ”Kazan kazan” söylemiyle hafızalarda yer tutan Erdoğan ve arkadaşları bu kez ”nasıl daha az kaybederiz?” sorusunun cevabını arıyorlar. Ve belki de yakın coğrafyada ilk kez IŞİD-PKK dengesine yatırım yapılıyor.

IŞİD’in toplama bir yapı olduğuna daha önce yazılarımızda değinmiştik. Yani milli talep ve hassasiyetlerin yerinde halife, ümmet gibi hayallerin peşinden koşuyorlar ve bölge halkları arasında ülkü birliğini sağlamaları çok zor görünüyor.  Yani IŞİD ışık vermiyor ve bugüne kadar ki uygulamalarıyla sadece kendini değil ilişkide olduklarını da uçuruma sürükledi. Adeta mantar gibi ortaya çıkan bu yapıyla Türkiye’nin ilişkileri konusunda pekçok tevatür seslendiriliyor.

Muhtemelen Türk makamları IŞİD’le girilen bu serüvende böylesine bir sonuç beklemiyorlardı. Belki Erdoğan, IŞİD’e verilen destekle önce Suriye ardından Irak’a şekil verilebileceğine inandırıldı. Bunun toplamından da Kürt sorununa Türkiye’nin genelinin benimseyebileceği bir çözüm çıkabileceğini düşünüyordu. Suriye’de umut edilen sonuca ulaşılamaması yanı sıra El Nusra ve IŞİD de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist yapılar ilan edilince hesaplar iyice karışmış oldu. Maalesef Erdoğan ve AKP için işler yurt dışında içeriden daha kötü gidiyor. Siyasetteki alternatifsizlik Türkiye’ye taşınması güç ağırlıklar yükledi. Dileğimiz Türkiye’nin bu zor dönemden en az zararla çıkabilmesi. Ancak Türkiye AKP iktidarıyla girdiği bu zor dönemeçten çıkmak için yeni paramatrelere ihtiyaç duyar hale geldi.

Erdoğan ve AKP’nin yurt içinde matematiksel olarak güçlü olması ancak evrensel hukuka ve anayasal düzene uymadıkları yönündeki tartışmalar, kullandıkları ayrıştırıcı dil ülke içinde ciddi tahribata ve halk arasında tedavisi zor küskünlüklere yol açtı. Oysa iktidar sahiplerinin böyle bir zamanda en son isteyecekleri bölünmüş bir halk olmalı. Ve çağdaş bir  demokratik hukuk devletinin gerekleriyle bağdaşmayan dış politikası özellikle yurt dışında itibar kaybına sebep oldu. Kendi halkıyla kavgalı görüntüsü veren ve IŞİD, El Nusra gibi benimsenmesi zor ilişkiler edinerek Türkiye’nin imajını sarsan AKP hükümetlerinin boyu bu kadarmış demek gerekiyor. Bugüne kadar yapılanlar yapıldı ve bugüne geldik.

Eğer Türkiye, milli politikalar yerine içine sızmış Selam-Tevhid unsurlarının ve yabancı ellerin yönlendirmesiyle yoluna devam edecekse büyük zararlar bizi bekliyor. Tez elden ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı politikalardan vazgeçilmeli, Türkiye kamuoyu yeni dönem ve alınan risklerle ilgili bilgilendirilerek ufukta görünen fırtınaya hazırlanmalıdır.