28 Ekim 2011 Cuma

kürt olmak

insanları tanıdıkça anlıyorum kürdüm ben demenin ne kadar zor olduğunu..Van depreminin bana öğrettiği acı bir gerçek güzel ülkemin güzel insanlarının eğitim cahili olduğu..Orada insanlar felekatle boğuşurken güzel batının kanına hasret kalmış yurdum insanının yaptığı yorumlar vücüdumun gerilmesine sebep oldu..neymiş "BDP'ye destek veren van halkı bunu hakketmişmiş"..sorarım o zaman size bu yorumu yapan yurdum insanının orada insanlar can derdindeyken askere polise saldıran teröristlerden ne farkı kaldı şimdi..
terör sadece silahla yapılmaz ey insan..
bu yorumları yapan ve bu yorumlara ortak olanda insanlık terörü işlemez mi sorarım size??
yıllarca insanların ırklarına yaptığımız hakaretleri görmedik..hala tek doğruyu kendimizin bildiğini sanıyoruz..
medeniyet denen şey tekrar doğduğunda bunun ilk ışıkları doğudan geldiğinde anlıcaksınız ki doğu aslında daha batı...

ANLICAKSIN


            ANLICAKSIN;
KONUŞMADAN SADECE GÖZLERİME BAKTIĞIN AN AKLINA GELDİĞİNDE,
HER ELİMİ TUTUŞUNDA DAHA FAZLA SIKTIĞINI FARKETTİĞİNDE,
HER SARILIŞINDA NEFESİMİ KESTİĞİN AKLINA GELDİĞİNDE..
  
ANLICAKSIN...SADECE SARILIP UYUMAK İSTEDİĞİNDE,,,YANINDA OLMADIĞIMI FARKETTİĞİNDE.

Anlaşılmak ister insan herkes gibi..Kimler anlar bilinmez ama sadece onun anlamasını beklersin bazen. O dediğim sevgilidir..AŞKtır..ismiyle seslenemek içinden gelmez ona..HAYATIM dersin,çünkü hayatın olmuştur gerçekten...
seslenirsin seslenirsin sesini duymaz ya deli olursun..içinden geçirirsin,dersinki;  yaşananlar gerçekse
ANLICAKSIN..SADECE SARILIP UYUMAK İSTEDİĞİNDE,,YANINDA OLMADIĞINI FARKETTİĞİNDE.

27 Ekim 2011 Perşembe

YENİ GAZETE, YENİ HEYECAN

kocaeliye kazandırcağımız yeni ve içerik olarak capcanlı bir gazetenin ortaya çıkmasının son sancılarını yaşıyoruz ekipçe..uzun süredir üzerinde çalıştığımız bir işti ve yaklaşık bir buçuk yıl gibi sürede ekibimizle beraber her türlü engeli aşarak sona yaklaştık ve deneme basımlarını çıkarmaya başladık..çok heyecan verici bir durum çünkü daha gazetecilik okuyan birisiyim ve kendimin çıkardığı bir gazete olucak..
bir çok kişinin sadece hayallerini süsleyen bir olayı gerçekleştirmek herkesin hoşuna gitse gerek..bu heyecanı buradan paylaşmakda beni dahada mutlu ediyor..
gazetenin içeriği hakkında da biraz bilgi vermek istiyorum aslında..sadece haber değil,  mizahın, sanatın ve eğlencenin bir arada olduğu dopdolu bir gazete olucak..köşe yazılarında sadece siyasetin olmadığı haberlerle insanları boğmayan içerik ve tasarımıyla göz dolduran bir eğlence aleti diyebiliriz aslında..bir kaç hafta içinde sizinde piyasada bulacağınız bir mecmua..
ismini merak edenler var sanki...bunu da ilerleyen günlerde sölicem..şu an için isminin çalınması ihtimaline karşın adı bende saklı...çooookkk yakında tüm seçkin gazete bayilerinde klişe lafını da kullanarak iyi akşamlar dilerim...hepinize selamlar olsun...
BAŞ BAŞ..

26 Ekim 2011 Çarşamba

MARTILAR BİLE EŞLİK ETMEZ OLDU

martılar bile eşlik etmez oldu yalnızlığına..
bir hikeye anlatıyım size içinde yalan olmayan...
kül kedisi misali saatin oniki yi geçtiği bir anın hikayesi...
o kadar masum olmayan bir çocuğun hikayesi..
hayallerle gözlerini açmıştı hayata gözlerini hikayenin başkahramanı..ismide sessiz adam dı..
günün geceye karıştığı bir andı..aklından geçen hayalinin peşine düşmüş ve bu hayalin gerçekolabileceği sarhoşluğu ile kıvranıyordu..
sonunu düşünmeden telefonu eline aldı ve yazmaya başladı..
-slm (bir selamla başladı her şey)
karşıdan gelen her mesaj daha da heyecan veriyordu kahramana..her seferinde kendinden daha emin olarak dokunuyordu harflerin kalbine..belliki cesaret aldığı bir şey vardı..o gece attığı son mesajlardan biriydi "SENİ SEVİYORUM" mesajı..
herşey yeni başladı sessiz adam için..çünkü o artık sessiz adam değil yalancı adamdı..tek yalancı o değildi, hayatın kendisi bir yalandı ve oda içindeki bir kukla..
...derken başladı bir cennet misali hayat..
çok uzucak sandım başlarken hikayeye ama onda da yanılmışım..
başladı ve bitti..neden mi? çünkü sen sen olamazsan ne yazcak bir şeyin ne de yaşıcak birşeyin vardır..kendisi olamadı ve kaybetti elindeki herşeyi..şimdi martılar bile eşlik etmez oldu yalnızlığına.. herşeyin farkına vardığında da saat çoookktan onikiyi geçmişti..ve emin olunki ikinci bir şansı kalmamıştı..ve tüm kapılar kapanmışsa...................................................................................................................................
...........................................................................................................................................................
...........................................................................................................................................................
......................................................................................................................................................biraz zaman verin kendinize..
biri sizden ikinci bir şans istediğinde ona o imkanı verin..içinizden nefret etseniz dahi bunu yapın çünkü o pişman olmuştur..sizin içinizdeki nefretin sebebi onun yaptıklarıdır ve  o bunun için pişman olmuş ve kendisi olarak dönmüşse ona bu imkanı verin kendinizi dinlemeden..
çünkü herkesin ikinci bir şansa ve zamana ihtiyacı vardır...

25 Ekim 2011 Salı

NE OLDUĞUNU BİLMEDEN..

bilir misin ne olduğunu bilmeden yaşamayı..sabah kalktığında hayatın neresinde kaldığını unuttun mu hiç..art arda sıralanmış ateş çemberinin her birinden geçerken canın yamasına rağmen bi sonrakinden geçmeyi denedin mi?? git dedilermi gidebildin mi?? anladılarmı seni..gözünden yaş dökülerken kandırdılarmı hiç sizi ''erkekler ağlamaz diye"..her gittiğinizde dönmeyi düşünmeyip tekrar tekrar döndünüz mü?? bu kadar soruyu arka arkaya sıralayabildiniz mi?? yok arkadaş, hiç bi önemi yok ki sabaha bağlayan gecelerin kısa olmasının..geceler kısa olursa gün uzun, gün kısa olursa geceler uzun oluyo..ZAMAN veriyosun kendine..gitmeye o kadar alışıyosunki dönmek aklından bile geçmicek diye düşünüyorsun..ama yanılıyorsun..ne gidebileceksin ne de dönebilecek..sadece kendini dinle çünkü senden başkası bilmez gitmenin ne demek olduğunu..ANLAMAZLAR seni...bir gün dönmiceksin geri..zaman seni döndürmicek çünkü..yenik düşüceksin zamana..Cesaretin kalmıcak DUR demeye..anlamadan okucaksın hayatı..çaldığın hiç bir kapı açılmıcak artık yüzüne..karamsar olcaksın bir süre..sonra geçti, bitti zannedicceksin..ama bitmicek sadece alışmış olcaksın..hayata devam ettiğini zannedecekler: birtek sen biliceksin NE OLDUĞUNU BİLMEDEN YAŞAMAYI..ANLAMICAK;ANLAMICAKLAR...neyi mi....boş ver gitsin..

24 Ekim 2011 Pazartesi

NASIL YANİ ??

''teknolojinin gelişmesiyle dünya ne güzel bi hal aldı demi'' demeyi o kadar çok isterdim ki..
teknılojinin gelişimini hayatımızı o kadar alt üst ettiki..edison ışığı buldu da biz onu sadece lamba olarak mı kullandık,İskoç mucit John Logie Baird  televizyonu bulduda biz onu sadece izlemek maksatlı mı kullandık..yakın tarihten geriye doğru gidelim..IRAK SAVAŞI..Amerika Irak'a gireli kaç yıl olmasına rağmen hala çıkamadı..peki ya Afganistan,Afrika ülkeleri son zamanlarda Arap Baharı dediğimiz fakat üzerinden yıllar geçtikten sonra altında neler yattığını öğrenceğimiz olaylar..bunların hepsinin sebebi teknoloji dediğimiz canavar değilmi..Irak şimdi eskisinden daha mı iyi..Libya daha çok mu gelişcek..hayır..sadece buna inandırdı televizyon kanalları bizi..O ne dese biz ona inandık..Amerika Irak'a barış getircekti..ne oldu peki:taş üsütnde taş kalmadı diyar-ı Bağdat ta..biz televizyon kanallarından öğrendiğimiz kadarına şahit olduk..mesela Fransa'da Türkiye ile ilgili tanıtım filmlerinde hala 50 li yılların Türkiye'sinin gösterildiğini biliyor musunuz? Yani Fransa'da yaşayan bir insan türkiyeyi 50 yıl geriden takip ediyor..sizde hala idam varmı diyen bir avrupalı karşılaşıyoruz hergün..
Peki hiç düşündünüz mü? köyde yaşayan insanlar yaşadıkları hayattan memnunken nasıl olduda bi anda şehir hayatına bu kadar özendiler..kızlar şehirdeki kadınların giydiği kıyafetleri köylerde giymeye başladı..şimdi herkes dicek ki insanların eşit yaşama hakkı var televizyonda insanlara bu hakkı bilmelerinde yardımcı oldu..bunu söleyen koca bir yalandan başka bir şey sölemiş olmaz..herkes şehirde yaşayamazki. herkesin şehirde yaşadığı bir ortamda insanoğlu aç kalır be..insanların görmek istemediği, yalandan kendini kandırdığı nokta burası insanlar eşit yaşar ama herkesin koşulu aynı olamaz, olursa işte o zaman sorun başlar..
yaşayarak dediklerimin ne kadar doğru olduğunu görceksiniz..

23 Ekim 2011 Pazar

POLİS DOĞUYA NEDEN GİTSİN?

             Her gün onlarca şehit haberini aldığımız şu günlerde polisin doğuda görev almasını konuşuyoruz..Peki neden? bizim orda silahlı kuvvetlerimiz yok mu? Onlar bu işi yapamıyorlar mı?
Size sorunların temelini oluşturan 2 temel  maddeyi söliyim..

1) erlerle bu iş çözüme ulaşmaz..
20 yıldır dağda olana sen 3 aylık taş nedir bilmeyen silahtan korkan insanlarla nasıl müdahale ediceksin..

2) Devletin askere güvene kalmadı..
sadece devletin değil bir çok vatandaşında askere güveni kalmadı..50 60 kişilik grupları heronlarla tespit edip sonrada biz onları çoban zannettik diyen bir orduya bende güvenmem..hayatında 10 çobanın yana yana dolaştığını görmüşmü ki o kadar insanı çoban zannediyor..
herşeyi geçtim bi ülkenin Genel Kurmay Başkanının herkesinin karşısına geçip lav silahlarına milletin gözüne bakarak içi boş boru diyorsa o ordunun başında sorun var demektir..

elimizde heron gibi bi alet varken teröristleri rahat tespit edebiliyorken ama buna rağmen şehit veriyorsak kusura bakmayın arkadaşlar polis niye ölüme gitsin...
ilk önce zihniyet değişimine ihtiyaç var..bölgeye gerçekten terörün bitmesini isteyen komutanlar gönderilmeli öle yalandan görev yapanlar değil..Herkes yaptığı hatanın bedelinide ödemeli öle TSK nın arkasına sığınıp olaylardan sıyrılma devri bitmeli..
polisin bölgeye girerken emir komutanın kimde olcağı kesinleşmeli..
insanlarımızı daha fazla ölüme göndermemeliyiz...